Rahatı Kaçan Ağaç

Gerçek, Biçimdir! Yapmak, yapıyor olmak; varolmanın, varoluşun ta kendisidir.

Serap Emmungil Karamanoğlu

Melih Cevdet Anday’ın “Rahatı Kaçan Ağaç” adlı şiirinde şair, ağacın rahatını kaçırmak için ona aşkı öğrenebileceği bir kitap vermeyi önerir. Anday’ın aşktan kastettiği şeyin ne aşkı olduğu yoruma açıktır belki ama tıpkı Anday’ın şiirindeki rahatı kaçan ağaç gibi Cebrail Ötgün’ün ağacının rahatı da özellikle toplumsal travmalar ve buna karşılık gelen tepkisizlik durumundan dolayı kaçmıştır.

1962’de Iğdır’da doğan, 2006’dan beri Ankara’da yaşayan ve çalışmalarını burada sürdüren Cebrail Ötgün’ün resim serüveninde, “ağaç” imgesi, resimlerin neredeyse hiç vazgeçilmeyen temel elemanlarından biridir. Sanatçı, on yıl öncesinden günümüze, resimlerini birkaç başlık altında seriler halinde üretmektedir.  “Ağaç Olduk”, “Kaos Ganimetleri” ve önceleri “Travma Günlükleri” olarak başlayıp “Kabuk” adıyla devam ettirdiği resim serileri, ağaç imgesinin, hem biçim hem anlam bakımından geçirdiği dönüşümleri ve sanatçının resim serüvenini izlemek açısından önemlidir.

(Görsel 1) 141×163 cm, tuvale akrilik, talaş, 2016.

“Ağaç Olduk” serisinde yer alan “ağaç”; herkesçe tanınabilen, kuru, yoksunluğa işaret eden, doğadan alınıp resim yüzeyine aktarılırken mekânından koparılmış etkiye sahip bir imgedir. “Kaos Ganimetleri”nde ağaç, biçimsel düzen olarak her şeye rağmen bir bütünlük arz eden, daha çok soyutlanmış biçimlerden yola çıkılmış ve biçim duygusuyla kotarılmış bir ağaca dönüşür. Her iki serinin ortak yanı ise aynı olmayan ama benzer olan “ağaç” imgesinin değişik yorumlanışı olmalarıdır.  “Kabuk” serisinde ise ağacı da kapsayan sanatçının kendi ifadesiyle bedensi biçimler; “Ağaç Olduk” ve “Kaos Ganimetleri” serilerindeki imgelerin harmanlanışıyla, imgenin parçalanması, mekândan kopması, bulunduğu ortama tutunamaması,  yabancılaşması, tek ve çok olarak tüm yüzeye egemen olması ve yayılması şeklindedir.

Ötgün, resimlerinde biçime rağmen, biçimle beraber başka bir şeye dikkat çekmek ister. Referansı yeryüzü olan sanatçının ilgisini, daha çok ağacın kökleriyle yere doğru; dallarıyla göğe doğru ve hatta her yöne doğru devingenlik içerisindeki hareketi çeker. Bu yanıyla ağaç imgesi, toplumsalla bir etkileşim içinde çağında yaşanan durumlara bir karşı duruşu göstermenin ifadesi olarak kullanılır. Toplumun dinamiklerinin ifade aracı olarak ağaç imgesi, yaşanan olayların resimlere anlık yansımalarıyla toplumsal olana dokunur.

Melih Cevdet Anday’ın “Rahatı Kaçan Ağaç” adlı şiirinde şair, ağacın rahatını kaçırmak için ona aşkı öğrenebileceği bir kitap vermeyi önerir. Anday’ın aşktan kastettiği şeyin ne aşkı olduğu yoruma açıktır belki ama tıpkı Anday’ın şiirindeki rahatı kaçan ağaç gibi Cebrail Ötgün’ün ağacının rahatı da özellikle toplumsal travmalar ve buna karşılık gelen tepkisizlik durumundan dolayı kaçmıştır.

Varoluşçu felsefeyle temellendirilebilecek olan sanatçının düşüncesinde insan, bir gelecek bilincine sahiptir, kendini yaşarken aynı zamanda kendi özünü yaratır ve bunun sorumluluğunu taşır. Bu sorumluluk sadece kendisine karşı değil bütün insanlara karşıdır. Böylelikle insanın sorumluluğu bütün çağına yayılır. İnsan, bu sorumluluğun bütün yükünü omuzlarında taşımakla insanlaşır. İnsan, değerlerini kendi yaratır. Değer ise insanın seçtiği anlamdır. Duygularımızın başlı başına hiçbir anlamı yoktur, duygularımız ancak hareketlerimizle anlam kazanırlar. Harekete geçmemiş duygu hiçbir şey değildir.

(Görsel 2) 130×160 cm, tuvale akrilik, talaş, 2017.

Özellikle toplumsal anlamda duyarsızlaştığımızı vurguladığı son resim serisinin konusu olan “kabuk”, kavram olarak örten ve koruyan anlamlarıyla başlangıçta olumlu çağrışımlar yapar. Bir hayvan için kabuk, güvende hissettiği bir çeşit yuvadır. Bir yara için kabuk, iyileşme sürecine girildiğinin göstergesidir. Yaranın acısını önce hafifletir, etkisini azaltır ve yavaş yavaş yarayı unutturur. Bu yanıyla geçmişi şu andan uzaklaştırır ve unutturur. Geçmişin etkisinin azalması ya da unutulması ise her zaman masum bir sonuç anlamına gelmez. Kabuk, aynı zamanda gerçeğin özünün kavranmasına bir engel oluşturur. Özü göstermez, başka bir gerçekliği gösterir. Öldürücü bir yandır bu. Bu yönüyle “kabuk tutmak” veya “kabuklaşmak” deyimleri duyarsızlığa bir gönderme yapar. Bir nevi kabalaşmaya ve ardından duyarsızlaşmaya.

(Görsel 3) 83×108 cm, tuvale akrilik, talaş, 2016.

Sanatçı, hem gerçek anlamıyla hem de kavramsal olarak kabuğu tasarlarken, doğadaki herhangi bir kabuğun benzerini yapmaya çalışmaz. Biçimi oluştururken, doğa görünümleri ve dış gerçeklikle rastlantısal benzerlikler kurar. Ötgün, resimlerinde “kabuk” imgesini kum, talaş, saman, kâğıt hamuru gibi malzemeleri kullanarak elde ettiği hacimli kalın bir dokuyla gösterirken, geri planı gösteren zeminde ince boya ve karşıt bir renk kullanır. “Kabuk” imgesinin hacimli yapısını gölge ile güçlendirerek resimlerde bir gerilim yaratır. Yüzeyde yeşil kabuk hâkim ise arkasında karşıt bir alan olarak kırmızı yer alır. Karşıtlık aynı zamanda sert ve yumuşak etkileriyle de arttırılır. Resimlerin geri planında kullanılan renkler ve boyanın sürülüş şekli daha çok trajik olanı yansıtmayı amaçlar. Ön planda kullanılan renkler ise canlı ve parlak oluşlarıyla geri planda görülmesi istenmeyen, saklanmak istenen imgeyi örtbas etmek istercesine daha alımlı durmaktadır. Öyküleştirmeyi ya da metaforlaştırmayı çok fazla amaçlamasa da Cebrail Ötgün için “Kabuk” serisinin metaforu, “beden” ve “ağaç beden” arasında gidiş geliş ve alış veriş içesindedir. Sanatçı, çeşitli malzemelerle oluşturduğu her biri birbirinden farklı duruşa sahip bedenlerle, canlı bir bedenin hem masumiyetini hem de hayvansallığını yakalayıp bunu gösterebilmeyi amaçlar. Tek ve bütün olandan, parçalı ve çok olana doğru, bütünden koparak dağılma imgesi ile mekândan kopmaya, parçalanmaya, bulunduğu ortama tutunamamaya, uzaklaşmaya, ait olamamaya ve yabancılaşmaya gönderme yapar.

(Görsel 3) 83×108 cm, tuvale akrilik, talaş, 2016.

Her ne kadar yaşadığı dönemden bağımsız olması düşünülemese de sanatçıların, yaşadıkları ortamın ya da karşılaştıkları ruhsal durumların etkilerinin tam olarak nasıl olduğu bilinemez. Ancak her sanatçının zihninde yer eden geçmişinin olumlu-olumsuz izleri ve yaşadığı ortam, sanatçı odaklanmış olmasa bile, dolaylı olarak resimlerine yansır. Niyeti, geçmişe gönderme yapmak ya da doğrudan bir olaya işaret etmek olmasa bile, geçmişte ve şu anda yaşanan travmalar, resimlerde bir şekilde imge olarak ortaya çıkar. Çocukluk korkularının izlerini taşıyan “karadelik” imgesi (Görsel 5), sonsuz yutan bir alan, evreni sömüren, çöküşe, parçalanmaya, tutunamamaya karşılık gelen bir şeydir. Hem ağaç bedenler hem insan bedenler kara deliğe yakalanıp hiçbir yere tutunamamaktadırlar.

(Görsel 5) “Karadelik”, 130×160 cm, tuvale akrilik, talaş, yün, 2016-17.

Çocukluğunu Ağrı Dağı’nı ve çevresini gözlemleyerek geçiren Cebrail Ötgün’ün resimlerinin belirgin bir özelliği olan dokuya, Ağrı Dağı’nın ve çocukluğunun geçtiği bölgenin dört mevsimdeki olağanüstü görüntülerinin dokuları yansır. Geçmişinin izlerinin yanı sıra dünyada artan terör dalgasının, Ortadoğu üzerinde oynanan oyunlar ve bunların ülkemize yansımalarının, faili meçhul cinayetlerle aydınların katledilmesinin, Suruç olayının, 10 Ekim patlamasının ve daha birçok patlamaların yaşandığı günümüz Türkiye’sindeki olayların etkileriyle resimler, yaşadığı ortamın izlerini de taşır.

17-30 Mart 2017 tarihleri arasında Galeri Akdeniz’de izlenebilecek olan “Kabuk” sergisinde, “gerçek biçimdir” geleneğini bir tür dayanağı olarak gören sanatçı, biçim kaygısının yanı sıra yaşanan olayların etkisinin bir yansıması olarak toplumsala dokunduğu resimleriyle aynı zamanda varoluşsal sürecini de gösterir. Yapmak, yapıyor olmak, varolmanın, varoluşun ta kendisidir.

Serap Emmungil Karamanoğlu

(Görsel 6) 170×200 cm, tuvale akrilik, talaş, 2016.

(Görsel 7) 130×160 cm, tuvale akrilik, talaş, 2016.

(Görsel 8) 91×130 cm, tuvale akrilik, talaş, 2016.

 

Cebrail Ötgün Hakkında

İlk ve orta öğrenimini Iğdır’da tamamladıktan sonra 1987 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünden mezun oldu. 1990 yılında Hacettepe Üniversitesinde Yüksek Lisans, 1995 yılında Marmara Üniversitesi Sanatta Yeterlik çalışmasını tamamladı. Altı arkadaşıyla birlikte 1992’de Hangar Sanat Oluşumunu kurdu. 1988 – 1995 tarihleri arasında İnönü Üniversitesinde, 1995 – 2006 arası Mersin Üniversitesi, 2006 – 2013 Gazi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde öğretim elemanı olarak çalıştı. Halen Hacettepe Üniversitesi GSF Resim Bölümünde Bölüm Başkanı olarak çalışmaktadır. Yurtiçi ve yurtdışında çok sayıda sergilere katıldı ve 15 kişisel sergi açtı. Toplam 7 ödül aldı.

Kisisel Sergiler

“Kaos Ganimetleri”, 2012, Galeri Akdeniz, Ankara,

“Seçki”, 2010, Resim Sergisi, Galeri Akdeniz, Ankara,

Resim Sergisi, 2008, Selçuk Üniv. SD Kültür Merkezi, Konya,

“Define Avı”, 2007, Karaca Sanat Galerisi, Ankara,

“Düşler”, 2004, Resim Sergisi, Şekerbank Ö.Sunar Sanat Galerisi, Ankara,

“Düşler”, 2004, Resim Sergisi, İçel Sanat Kulübü, Mersin,

Resim Sergisi, 2002, Ansan Sanat Galerisi, Antalya,

Resim Sergisi, 2000, Yapı Kredi Sanat Galerisi, Adana,

Resim Sergisi, 2000, Karaca Sanat Galerisi, Ankara,

Resim Sergisi, 2000, İçel Sanat Kulübü, Mersin,

“Gövdeler”, 1998, Resim Sergisi, Sanat Yapım, Ankara,

“Öteki”, (Yerleştirme), 1996, İçel Sanat Kulübü, Mersin,

“El” (Yerleştirme), 1994, Hangar Sanatevi, Ankara,

“Karanlıkta Sessizlik Çığlıkları” (Yerleştirme), 1992, S. Kültür Merkezi, Malatya,

Resim Sergisi, 1992, Devlet Güzel Sanatlar Galerisi, Ankara.

Diger Sergilerden Seçkiler

“City as Home: Berlin”, 2016, Kamusal Alan Çalıştayı, Bi’Bak Wedding, Berlin Almanya,

Sanat Üretenler – Sanat Öğretenler 2, 2016, karma sergi, İş Sanat Kibele, İstanbul,

“Eski Yeni Anadolu”, 2015, Sergi, Varşova Akademisi Sergi Salonu, Varşova, Polonya,

“Savaş ve Barış”, 2015, Gold Coast Art Center, Gold Coast, Avustralya,

“Evim Her Yerde”, 2014, Galeri Kandinski, Viyana, Avusturya,

“HangarKavramsız”, 2014, Galeri Kara, Ankara,

“On The Road” Fabryka Sztuk, Tczew, Polonya1993 “Kesik El Eğretilemeleri” (Yerleştirme), 2013, Hangar Sanatevi, Ankara,

“Hacettepe Avrupa’da” 2013, Yeni Kuşak Türk Resminden Bir Seçki, Priştine/Kosova,

“Bridge” 1. Uluslararası Çağdaş Balkan Sergisi, 2013, Üsküp, Makedonya,

“Hangarşehirlerarası”, 2012, Galeri Kara, Ankara,

“Üç Kıtadan Çağdaş Sanat Buluşması”, 2011, Art Museum, Tczew, Polonya,

“Dionysos’tan Hayyam’a 360º Sanat: Fıçıda”, 2009, Hilton Oteli, Ankara,

Hangar “Nazım-Yorum”, 2009, NHKM, Ankara,

Hangar, “Saklı Sergi”, 2009, Kum Sanat Merkezi, Ankara,

“Maddenin Melankolisi”, 2007, Resim-Heykel Sergisi Piramid Sanat, İstanbul,

11. Hindistan Trienali (Lalit Kala Akademisi), 2005, Yeni Delhi Hindistan,

Karma Resim Sergisi, 2002, Neustadt/Almanya,

“Hangar” Resim Sergisi, 1998, Halkbank Sanat Galerisi, Ankara,

75. Yıl Türk Plastik Sanatlar Sergisi, 1998, Ankara/İstanbul,

“Leonardo’nun Vasiyetnamesi” (Yerleştirme), 1997, Yap Kredi Sanat Galerisi, Adana,

“Herkes Kendi Uçurumuna Bakar”(Yerleştirme), 1996, Hipodrum, Ankara,

“İçli Defterler” Sergisi (Yerleştirme), 1994, Hangar Sanatevi, Ankara.

Paylaş