Sanatın Ekonomisi Üzerine Aylin Seçkin ile Söyleşi

Türkiye ve Dünya sanatının ekonomik bileşenleri üzerine yaptığı araştırmalarla öne çıkan akademisyen yazar Aylin Seçkin ile “Sanatın Ekonomisi” isimli kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Antik Yunan’dan günümüze bir hat çizen kitap, aynı zamanda, pandemi sonrası sanat piyasası, çevrim içi etkinlikler ve NFT gibi gündemimizde olan başlıkları da içermesiyle sanat ve ekonomi ilişkisine güncel bir bakış sunuyor.

Söyleşi: Seniha Ünay / Hakkında

Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümünden lisans derecenizi, Jean Monnet bursu ile Université Libre de Bruxelles’den Avrupa Ekonomisi üzerine Master derecenizi, Kanada‘daki Carleton Üniversitesinden Ekonomi üzerine Doktora derecenizi alıyorsunuz. Ekonomi alanında çeşitli kurumlarda görevlerde bulunuyorsunuz. Halen İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Fakültesi Ekonomi Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışıyorsunuz. Ekonomi odaklı bir eğitim ve kariyerle birlikte sanata olan ilginizden ve sanatın ekonomisi alanındaki çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?

Aslında akademik çalışmalarım öncelikle makroiktisat, emeklilik sistemleri, yaşlanma ve uzun vadeli maliye, sağlık, eğitim politikaları üzerine. Ancak 2006 Ocak ayında Paris ziyaretim ve o süre zarfında ziyaret edip yakından inceleme fırsatı bulduğum Centre Pompidou’daki Dada Sergisi ve sonrası ekonomi ve sanat konularını birleştirip bu alanda Avrupa ve Türkiye’de birikmiş kültürel sermaye üzerine yoğunlaşmak istedim. Bu minvalde başladığım okumalar ve analizler sonucunda, ilk kez 2006 yılında, Doç. Dr. Erdal Atukeren ile birlikte Lebriz müzayede veri tabanını kullanarak Türk sanat piyasası için 1989-2006 yılları arasındaki müzayede satış verileri üzerinden bizim piyasamız için bir fiyat endeksi oluşturduk. Sonrasında 30 binin üzerinde veriyi kullanıp güncelleştirdiğimiz çalışmalarımızda, kadın ve erkek sanatçıların eser satış rakamları ile Merkez Bankası tüketici güven endeksi ve çeşitli piyasa beklentileri ve müzayede satış oranları arasındaki ilişkilere, emlak ile sanat piyasası davranış hareketlerine odaklandığımız çeşitli çalışmalarımız oldu.

Klasik sanat müziği bestecilerinin müzik otoriteleri sıralaması ile piyasanın sıralamasını karşılaştırdığımız Sotheby’s klasik müzik el yazması notalarının müzayede satış fiyatları verilerini kullanarak Patrick Georges ile hazırladığımız çalışma da oldukça ses getirdi ve Journal of Cultural Economics dergisinde (bu alanın en önemli akademik dergisi) yayınlandı.

2006’dan bu yana sanat ve kültür ekonomisi alanında çeşitli Yüksek Lisans tezleri de yönettim. Yeni müzelerin açılışının sanat piyasası fiyatlarına etkisi, Türkiye’de kadın iş gücünün kültür sektöründeki oranı, sinema sektöründe gişe rekorları formülü, Türk tiyatro sektörü, Türk sanatçıların görünürlük endeksleri gibi çeşitli konulardaki çalışmalarım öğrencilerimin tez konuları oldu ve başarıyla mezun oldular.

2009’dan beri de Sanat ve Kültür Ekonomisi adında Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümünde tüm bölümlerin öğrencilerine açık bir seçmeli ders veriyorum. 

Sanat ekonomisti olarak ayrıca alana mesafeli bakışım, sanatçı koleksiyoner, galerici ve diğer piyasa paydaşlarına eş mesafede oluşum, kitabımda bahsettiğim konuları ele alışıma ve yaklaşıma da yansıdı.

“Sanatın Ekonomisi” kitabınız, Antik Yunan’dan günümüze Türkiye ve Dünya sanatının ekonomisi üzerine bir hat çiziyor. Pandemi sonrası sanat piyasası, çevrimiçi etkinlikler, NFT gibi oldukça gündemimizde olan başlıklar da konularınız arasında. Yine “Genç Sanatçılara Tavsiyeler” gibi can alıcı bir başlık da mevcut. Ayrıca kadın sanatçıların piyasadaki yerine de değiniyorsunuz. Dolayısıyla kapsamlı bir çerçeve çıkıyor ortaya. Hangi nedenlerle, dürtülerle bu çerçeveyi belirlediğinizden söz edebilir misiniz?

Aslında kitap benim sanat piyasasına bakışımı ve geleceğe dair görüş ve beklentilerimi içeren bir kitap. Verdiğim sunumlarda ya da yazdığım gazete ve dergi makalelerinde hep ileriye doğru bir vizyon, görüş ya da endişelerimi paylaşırdım. Türk sanat piyasasının ekonomisinin, gelişimi oranında dünya sanat piyasasına entegre olamaması zaten uzun süredir çalıştığım konulardandı. Kadın sanatçıların, ekonominin diğer sektörlerinde olduğu gibi birtakım ön yargılara sanat piyasasında da maruz kalıp kalmadıkları, sanat ve kültür ekonomisinde önemli sorulardan biridir. Genç sanatçıların sanat eğitimleri süresince piyasa ile ilgili bir ders almamış olmaları, piyasa dinamiklerine yabancı olmaları zaten bu alanda çalışmaya başladığımdan beri dikkatimi çekmişti. Seminerlerimde bu konuya ayrı yer vermiş ve birtakım modeller de geliştirmiştim. Dolayısıyla kitabın bölümlerinde bu konulara yer vermem doğal bir süreç sonucuydu. Sanat ekonomisti olarak ayrıca alana mesafeli bakışım, sanatçı koleksiyoner, galerici ve diğer piyasa paydaşlarına eş mesafede oluşum, kitabımda bahsettiğim konuları ele alışıma ve yaklaşıma da yansıdı.

Kitabınız için 20-23 Eylül 2018 tarihlerinde on üçüncüsü düzenlenen Contemporary İstanbul fuarında, öğrencilerinizle birlikte 1.286 ziyaretçi ile yüz yüze bir anket gerçekleştiriyorsunuz ve kitabınızda bu ankete yer veriyorsunuz. Bu anket için uyguladığınız çalışma metodunuzdan ve kısaca sonuçlardan bahsedebilir misiniz? 

Anketi Bilgi Üniversitesi Sanat ve Kültür Ekonomisi dersini alan öğrenciler ile 2018 Contemporary Istanbul süresince ziyaretçilerle yüz yüze gerçekleştirdik. Çok detaylı sonuçlar kitabımda ayrı bir bölüm olarak yayınlandı. Tüm sanat izleyicileri ve sanat piyasası paydaşlarına tavsiye ederim. En azından o bölümü bir şekilde okusunlar. Anketten elde ettiğimiz en önemli üç sonuca burada değinmek isterim. İlki, CI fuarının sadece İstanbul değil tüm Türkiye için dört günlük bir sanat eğitimi görevi icra ettiğidir. Lise ve üniversite öğrencilerinin gruplar halinde ziyareti, genç yaştaki zevk sermayesi birikiminin başlaması ve gelişmesi için büyük önem taşımaktadır. Bu sebeple fuar en azından öğrencilere ücretsiz olmalıdır. İkincisi, ziyaretçilerin daha çok kadın ağırlıkta oluşu ve evlerinin duvarlarını süsleme ihtiyacı hissetmeleri ve bu yönde çabalarının olmasıdır. Bu son nokta, duvara asılacak işlerin fiyatından çok, duvarlara bir şey asma, yerleştirme ihtiyacının pekiştirilmesi yönünde çabalara destek verilmesi gerektiğine dikkat çeker.

Kitapta, sanat eğitimi almayı düşünen ya da sanat eğitimi almakta olan öğrencilere kılavuz görevi üstlenen, sadece onlar için bir bölüm var. Burada onları piyasayla ilgili yapabilecekleri birtakım hatalara karşı uyarmakta ve öneriler sunmaktayım.

“Sanatın Ekonomisi” kitabınızın nasıl bir açığı kapattığını düşünüyorsunuz?

Kitabımın bu alada çok önemli bir açığı kapattığına eminim. Birçok ekonomist meslektaşım dahi sanatın da bir ekonomisi ve modelleri olduğunu ilk kez keşfetmiş oldu. Sanatseverler özellikle sanat eserinin fiyatlandırılması konusunda biraz daha net ve derli toplu bilgilere sahip olmuş oldu. Kitapta, sanat eğitimi almayı düşünen ya da sanat eğitimi almakta olan öğrencilere kılavuz görevi üstlenen, sadece onlar için bir bölüm var. Burada onları piyasayla ilgili yapabilecekleri birtakım hatalara karşı uyarmakta ve öneriler sunmaktayım.

Kitabımda, sanat piyasası profesyonellerine de bildikleri ancak tam olarak ifade edemedikleri ya da açıklayamadıkları birtakım teorik terimleri, kavramları mikro iktisadın teorik çerçevesinden anlattım. Müzayedelerin ve galeri ekonomisinin dinamiklerini bir ekonomistin bakış açısından görme ve kendilerine eleştirel bakabilme imkanı kazandılar. 

Ayrıca, kitabımın akademik kariyer yapmak isteyen Sanat, Ekonomi, Sanat Sosyolojisi öğrencileri için de derli toplu, verilere dayanan akademik bir kaynak kitabı olarak da kullanılıyor olması beni açıkça çok mutlu etti. Yayın evim Hayalperest Kitabevi de benimle çalışmaktan oldukça memnun gözüküyor, çok olumlu geri dönüş aldıklarını belirtiyorlar.

Son olarak, gelecek projelerinizden ve akademik çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz?

Şu anda da NFT ve metaverse ekonomisi üzerine bir kitap projesi üzerinde yoğunlaştım. Kitap halihazırda yazdığım makalelerle birlikte henüz yayınlanmamış ve NFT üzerine çok geniş çaplı veri seti analizine dayalı gelecek öngörülerimi paylaşacağım güzel bir kaynak olacak. 1999 yılında doktoramı bitirdikten sonra Pazarlama alanına eğilerek 2018-2020 yılları arasında Dijital Pazarlama Yüksek Lisansı yaptım. Şu ara bir de Yüksek Lisans tezime konu olan ve kendi geliştirdiğim sosyal mobil sanat oyunumun tasarlanması aşamasında bir yazılım firmasıyla çalışmalar yapmaktayım. Görsellerden ses ve müzik üretim ve eşleştirmesine dayalı ortak kurduğum bir de startup’ım var. Ekip ve içerik değişikliğine gittiğimiz şu günlerde bu alanda da güzel sürpriz projelerimi yakında sosyal medyada paylaşacağım.

Aylin Seçkin‘e teşekkürlerimizle.

Daha fazla söyleşi için tıklayınız.

Paylaş