Giriş, gelişme ve sonucu olan bir kitap gibi kurulmuş bir sergi
Esin Aykanat Avcı
Grayson Perry acaba Ankara’ya da gelecek mi derken CerModern yine yüzümüzü güldürdü ve merak ettiğimiz Küçük Farklılıkların Kibri sergisini Ankara’ya da taşıdı. Seramik sanatında Avrupa’da son zamanlarda ortaya çıkan Subversive Ceramics (Yıkıcı Seramikler) akımını araştırırken tesadüfen karşıma çıkan ve ilgimi çeken sanatçının işlerini Avrupa kıtasına geçmek zorunda kalmadan, yaşadığım şehirde görebilecek olmak beni heyecanlandırmıştı. Açılışına koşarak gittiğim serginin düzenlendiği salona ilk girdiğimde, serginin ilk kısımlarını geçip, renkleriyle beni çeken devasa duvar halılarının yanına koştum ve incelemeye başladım. Bir süre sonra boş bakışlarla, modern zaman hikayelerinin, eskiden savaşların veya doğanın resmedildiği kocaman halıların üzerinde ne aradığını düşünürken buldum kendimi, pek bir şey anlayamamıştım. Pes etmedim, o sergiyi izlemek için o kadar yol gelmiştim. Sakince başa döndüm ve serginin aslında belirli bir giriş, gelişme ve sonucu olan bir kitap gibi kurulmuş olduğunu, benim koşarak yanına gittiğim tam karşı duvarın da kitabın sonuç kısmına denk geldiğini o zaman anladım.
İngiliz sanatçı Grayson Perry, bu halılara gelene kadar geçtiği tüm yolları belgeleriyle sunmuştu. Perry, sergisinin en başında, esin kaynağı olan yine kendisi gibi İngiliz sanatçı Hogarth’ın çizimlerine yer vermişti. Beslendiği yere, kişiye saygı duyması, tereddüt duymadan bu kişileri veya kaynakları kendine ait bir sergiye dahil etmesini gerçekten etkileyici buldum. İşte bu noktadan itibaren taşlar yerine oturmaya başladı. Hogarth, 18. Yüzyıl İngiltere’sinin politik yapısı ve toplumsal değerlerinin yanı sıra genel anlamda sınıf kavramını eleştiren bir tavırla ortaya çıkmıştı. Resimlerinde yazılar ve konuşma baloncukları bulunan sanatçının, tıpkı az önce önünde durup anlamaya çalıştığım Grayson Perry’nin halılarındaki gibi dönemi eleştirirken, resmi yazı ile birleştiren bir yaklaşımı vardı.
Serginin halılardan önce incelenmesi gereken diğer bölümü ise Grayson Perry’nin uzun zaman ve emek ürünü olan belgeselleri ile bunlardan yola çıkarak halılar için yaptığı ön çizimler, ve tasarımlardı. Buraya Hogarth’dan esinlenerek çıktığı yolun gelişme kısmı diyebiliriz. Benimse bahsetmeyi en çok istediğim kısım… Perry, burada toplum eleştirisini nasıl yapacağını samimi bir şekilde ortaya koyuyor ve toplum eleştirisini tepeden inme bir sanatçı, politikacı ya da bilim insanı (ya da hayvanat bahçesine kafesleri gözetleyen, anlamadıkları dillerde konuşan varlıklarla ilgili dışarıdan yorum yapan bir ziyaretçi veya ‘çok bilir kişi’ gibi) davranmak yerine, duruma tam ortasından dahil olmayı tercih ediyor. İşçi sınıfı, orta sınıf ve üst sınıftan kişileri, evleri, iş yerleri ve diğer yaşam alanlarında ziyaret ediyor ve samimiyetle onların hayatlarına kısa bir süreliğine dahil olup birlikte vakit geçiriyor. Hatta daha önceden nasıl giyindiklerini öğrenip onlar gibi giyiniyor; bu sayede, işte o, yanında bulunduğu insanlarla alakası olmayan “hayvanat bahçesi ziyaretçisi ‘çok bilir kişi’” konumundan da kendini kurtarmış oluyor.
Bu tavrı gördüğüm zaman bu sergiye koşarak gittiğime bir kez daha sevindim. Aradığım samimiyet bu yaklaşımdaydı. Bir sanatçı, kendi toplumunda var olan sınıflarla ilgili bir eleştiri sunmak istiyor. Ama bunu yaparken, her zaman karşılaşma ihtimalimiz olan klişe fikirleri tekrar ele alıp, renklerini veya şeklini değiştirip yeniden piyasaya sürmek yerine, kendi eliyle dokunarak her şeye baştan başlayıp, kendi yolunu çiziyor ve belki de daha önce binlerce kere işlenmiş bir konuda tamamen kendine ait işler sunmayı başarıyor.
Perry, ilk videoda işçi sınıfıyla buluşuyor. Bence kesin bir cinsiyet kimliği ortaya koymak gibi bir amacı olmaması da Perry için bir avantaj ve bu avantajı burada etkin bir şekilde kullanıyor. Öncelikle, bu sınıfın erkekleri gibi giyinip onların zevklerini yerinde öğreniyor. Daha sonra kadınların zevklerini öğrenip yine onların tarzında giyinerek bir gece eğlencesinde onlara katılıyor. Videonun ilerleyen kısmında Perry’yi, işçi sınıfı kadınlarıyla yaşam tarzları ve farklı konulardaki fikirleri hakkında sohbet ederken görüyoruz.
Sanatçı, orta sınıfta ise, iki farklı bölgeden insanların arasına karışıyor. İlk bölgede her şey belirli kurallar ve kısıtlamalar çerçevesinde yaşanıyor. Burada, yakın dönemde inşa edilmiş kimliksiz bir mahallede, pek kendilerine özgü olmayan, fakat yaşadıkları alan dışındaki kimseye de benzemeyen, her şeyi yerli yerinde bir grup insan çıkıyor karşımıza. Perry, ikinci bölgedeyse geçmişten miras kalan değerler, hatıralar, objeler ve biçimlere daha bağlı ve bunları saygıyla anan bir grupla karşılaşıyor.
Üçüncü videoda üst gelir grubundan insanları görüyoruz. Onların artık herhangi bir şeyi kanıtlama sıkıntısı yok gibi. Burada, belirli bir gruba ait olma ihtiyacı duyan insanlar yerine, halihazırda bu grupları oluşturan veya yöneten insanları görüyoruz sanırım.
Hayatta sahip olduklarımızın, sadece nasıl göründüğümüzü, neler konuştuğumuzu, yaşam hikâyelerimizi, etrafımızdaki insanların kim olduğunu ve davranışlarımızı belirlemekle kalmıyor, herkese ait olan koskoca dünyada yaşadığımız herhangi bir şehrin neresinde, neyin içinde, hangi eşyalarla ve alışkanlıklarla konumlandığımızı da şekillendiriyor.
Evet yazı geç geldi biraz, artık sergiyi gezemezsiniz ama arka planındaki büyük resmi paylaşmaya çalıştığım sergiyi sanal olarak gezmek, her zaman mümkün. Eserleri, en azından fotoğrafları üzerinden yorumlamayı size bırakıyorum. Geç de olsa, merhaba…
Esin Aykanat Avcı
Grayson Perry‘nin “Küçük Farklılıkların Kibri” sergisi 11 Eylül – 8 Kasım 2015 tarihleri arasında görülebilir.
Daha fazla fotoğraf için: Güncel Sanat Arşivi